Barış Manço Evi
Adam olacak çocuklardık, kendimizce bir baltaya sap olduk ama gel gör ki bunu ona bir türlü gösteremedik.
Adam olacak çocuklardık, kendimizce bir baltaya sap olduk ama gel gör ki bunu ona bir türlü gösteremedik.
Yaşasın köy hayatı. Bakınız, mis gibi geçen bir hafta sonu ertesinde gram Pazartesi sendromu yaşamayan Ezgi’nin mutluluğu. 🙂 Canlarım; Pazar günü değerlendirmeleri olayında bir…
Heyoooğğğ! Al sana keyif dolu bir anı yazısı daha. Ay valla bu deliliği sen de yapmazsan hatırım kalır.
Heeyy! İçindeki çocuk için bir şeyler yapıyor musun? Hayır yani yapmıyorsan yapmalısın da hani o yüzden böyle böğürüyorum. Ne mi yapmalısın? Ohooo en baştan…
Ve şimdi de outdoor olmaya karar verdik. 🙂 Vallahi bak. Hem de her ay bir günümüzü buna adayacak kadar da sözleştik aramızda. El sıkıştık.
Yaş almak, yaşlanmak değildir! İçindeki çocuk öldüğünde sen de yaşayan bir ölüye dönüşürsün hepsi bu.
Hafta sonu halimiz yine keşfetmek üzerineydi. Dolandık, turladık, enfes bir Cumartesi günü geçirdik. Bu seferki rotamız; Ağva / Akçakese / Şile.
Her zaman gezdiğim, gördüğüm yerleri yazıyorum da yaşadığım yeri neden daha sık yer vermiyorum diye kızıyorum kendime ve hemen harekete geçiyorum efem. Bu yazıda…
İstanbul’da turist olma kafamıza son sürat devam ediyoruz. Bugünkü rotamız “Kuzguncuk”… İstanbul’da mutlaka görülmesi gereken semtlerden biri burası.
Eşimle birlikte İstanbul’da turist olma kafası uzun zamandır hayata geçirmek istediğimiz bir şeydi. Sonunda ilk adımı attık ve Balat ile kendi şehrimizde turist olma tutkumuzu…
Hoşçakal yaz… Seni çok özleyeceğiz. Ama gel gör ki gezmelerden tozmalardan da asla vazgeçmeyeceğiz. Elbet bizim de yapacak onlarca işimiz var. Tamam yağmur, karanlık…
Bugün sizi son dönemin en popüler oksijen deposuna götüreceğim. Son dönemin en popüleri diyorum çünkü sadece birkaç yıl öncesine kadar en büyük evlerin bile…
Bütün hafta çalış, Cumartesi-Pazar geldiğinde de kös kös otur. Güzel hoş otur da nereye kadar otur? Biraz da gezip; doğanın, hayatın, nefes alışların keyfini…
Ve sonunda yaşlanmak istediğimiz yeri bulduk. Sessizliği, doğası ve kaliteli insanları ile İstanbul’dan kopmadan muhteşem sakin hayatı Burgaz Ada’da yaşamaya karar verdik.
Bu şehre yağmur bile yakışıyor üstadım. Karanlıkta dahi bir başka güzel selamlıyor mendebur. Güneşi ayrı güzel, soğuğu ayrı sanki… Düşen her yağmur damlasının Boğaz’la buluşma…
Her yere git git git, burnunun dibindeki doğal güzellikleri keşfetme. Ayıp bize. Tuh bize.
Biliyorum. Şimdi hepiniz bilgisayar başında, akşam olsa da gitsek tribindesiniz. Ben değilim valla. Hatta o hallerde olmadığım yetmiyormuş gibi bir de gittim mis gibi…
Sevdiklerinizi hediyelere boğmak ve bütün bu alışverişi son derece uygun bir fiyata tamamlamak mı istiyorsunuz? Öyleyse buyrunuz. Şark Han kapıları sizler için açılıyor.
Vintage kıyafetler, retro gözlükler, dönemlerin kendine özgü çanta modelleri ve duvarların her noktasında asılı eski
“Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı” demiyoruz efendim! Çünkü yağıyor. Hem de yağmur gibi, kar gibi oluk oluk yağıyor. Ne enfes, ne harika…