Dünyanın gelmiş geçmiş en güzel kadını… Doğa üstü lütuf…
Her zaman dediğim gibi; o benim için Tapılası Kadın…
AUDREY HEPBURN…
Yakın çevrem Audrey tutkumun ne kadar ileri seviyede olduğunu çok iyi bilir. Bir kadına, bir aktrise bu kadar bağlı olmak delilik belki de… Ancak; hayranlığın çok başka bir boyutu bu bendeki. Her mimiğine, her fotoğrafına aşık olarak bakmak ve bundan hiç bıkmamak. Audrey desenli bir obje, ona ait bir kitap veya film gördüğümde etrafı umursamadan çığlık atabilecek kadar sadakat yüklü bir tutku bu.
Zarafetin, asaletin, iyiliğin ve güzelliğin tek bir noktada buluştuğu o mükemmel kadın tanımı benim için sadece Audrey Hepburn’e ait.
Evimin pek çok noktasında, kalbimin ise neredeyse tamamında ona ait onlarca geçmişi yer alıyor. Filmleri ve fotoğrafları dışında hiç görmediğim birine bu denli bağlı olmam beni dahi şaşırtıyor. Öyle büyük bir hayranlık ki bu; anlatırten heyecanlanıyorum.
Bugüne kadar ona dair hiçbir şey yazmamamın sebebi de; kelimelerimin ona duyduğum sevgiyi ifade edemeyecek kadar eksik kalmasından korkmamdı.
Biliyorum bu yazıyı da beğenmeyeceğim, bunu da yetersiz bulup kendime laf sarfedeceğim.
Okuyunca “Nasıl Yani?” “Bu kadarı da fazla canım!” vb. ifadeleri kullanabilirsiniz çoğunuz. Saplantı gibi düşünebilirsiniz ya da…
Bence de. Ne şekilde düşünürseniz düşünün haklısınız.
Dünyanın en güzel, en yetenekli ve en zarif kadınına; yaşamdan çok uzun zaman önce uzaklaşmış olmasına rağmen müthiş bir sevgi besliyorum. Bu açıdan bakınca duruma gerçekten oldukça saçma 🙂 Ama gelin görün ki; çok farklı bir şey bendeki bu duygu…
Kadın… Güzelliğin en üstü, iyiliğin temsali… Hangi söz, hangi tümceyi kursam sana hepsi boş gibi, hepsi yarım kalmış gibi. Sen bende efsanesin ve asla bitmeyeceksin…
Audrey Hepburn hayatını merak edenler için…