Oldum olası gittiğim yerlerde şöyle ayağımı uzatıp keyif yapmayı çok sevmişimdir. Deniz kenarı, otobüs, restaurant, uçak… Yer, zaman, mekan ayrımı yapmaksızın uzatırım ayaklarımı ve bakarım keyfime…
Ancak, son zamanlarda yaşadığım stres ve yorgunluktan olsa gerek; artık her günüm, her usülüm ayak uzatarak geçiyor. İş hayatı, evlilik telaşı, yapılacaklar, gidilecek yerler, ramazan ve daha nice tatlı telaş beni yordu da yordu…
Baktım ki bu böyle olmuyor, olmayacak. Ofiste oturuşum başta olmak üzere tüm günü ayak uzatarak geçirmeye başladım. E o zaman bunu fotoğraflayıp keyifli bir hale dönüştürmeliyim dedim ve ofisteki 4 günümü arka arkaya çekip; o sıkıcı, biraz da bunaltıcı ortamdan geyik muhabbeti çıkardım kendime.
Önce kuzenim ve dün eklediğim fotoğrafımda da çok yakın arkadaşımla, bir başka arkadaşımın tombik bebeği eşlik etti…
İnanılmaz keyifli, sanırım son zamanlardaki en büyük eğlencem bu.
Bulunduğunuz yer, konum, durum, şart, kural ne şekilde olursa olsun, sıkılıyor ve yoruluyorsanız siz de önceliği keyfinize sunmalısınız.
İş deseniz hep var; dosyalar siz bitirdikçe çoğalıyor, maillerin ardı arkası kesilmiyor. Çocuğunuz mu? O da ya aç, ya susuz, ya gazı var, ya altı pis… Yani hep ağlıyor.
Hayatınızda neyi, ne kadar erteliyorsanız; hedefinize o kadar uzak kalıyorsunuz.
Yapmanızı istediğim şey için zengin, güzel, kariyerli, zayıf ya da bakımlı biri olmanıza gerek yok. Hepimiz, her gün, bir şekilde, bir mesele peşinde koşuyoruz ve zamanın bütün karmaşası içinde kaybolup gidiyoruz.
Küçücük, ufacık, minicik bir anınızı kendiniz için ayırın ve uzatın ayaklarınızı…
5 dakikanın bile ne denli huzur verdiğini, ruhunuzun keyiflendiğini göreceksiniz.
Şimdi durun, kendinizi düşünün, elinizde ne varsa bırakın ve ayaklarınızı uzatıp keyfinize bakın…
İsterseniz de fotoğrafınızı çekip bana yollayın. Keyfiniz bilir. Zevk sizin, keyif sizin…
Huzurlu an ve anlamlarınız olsun efenim.
Öpüldünüz….