Bak dostum! Hayat dediğin en boktan şeyleri önümüze sunabilecek kadar gaddar ve hiç olmadığın gibi mutlu edebilecek kadar vefalı.
Sen şu an hangi kısımda, hangi sapakta yer alıyorsun bilmiyorum ama korkma. Ne çok mutlu olduğun için kork ne de geçmeyeceğini düşündüğün acıların için parçala yüreğini.
Bitiyor güzel dostum hepsi bitiyor. Mutluluklar da, göz yaşları da.
İnsanoğlu pek bi’ gariptir. İş bulamadığı zaman parasızlıktan yakınır, işi varken parayı harcayacak zamanı olmadığından. Ya düzen saçma, ya da bizler. Bilmiyorum. Henüz bulamadım da cevabını.
Bildiğim tek bir şey var ki; olaylar değil de olaylara karşı yaklaştığımız duygu yoğunluğu itiyor bizi mutsuzluğa ya da huzura.
Yani işimiz varken gülmek ya da gülmemek; evde oturduğumuz süreyi sevmek ya da sevmemek tamamen bizim inisiyatifimize kalmış bir şey.
Melankolik ruh halinden ne kadar çabuk çıkarsan, o kadar güzel geçer hayat. Evet bu hayat dediğimiz şey çeşit çeşit olaylar sunuyor bize kabul, ama ona da atmamak lazım her suçu be… Bak ne diyorum? Sen nasıl yaşamak istersen öyle sürer gider devamı. Anlıyor musun? Anla lütfen.
Ne gülümseyişlere çok aldan, ne boğul hüzünlerde. Kapılma azizim kapılma. Hayat dediğin doğmak, büyümek ve ölmekten ibaret. Aralara giren pürüzler de yaşlılığında sözü dinlenir biri olman için attığın yaşam adımları işte.
Kısaca fasa fiso hepsi. Koy …. gitsin. Ayşe şunu demiş, Fatma buna laf etmiş, aman Emin amca ne der diye diye çürütme şu ömrünü. Bak; doğma kısmını geçtin, hatta büyümeyi de yarıladın belki, e geriye sadece ölmek kalıyorken bu kadar önemsemenin de bir anlamı yok gibi he ne dersin?
Yapma! Hayata bok atıp da kenara çekilip gömülme kederlere. Sev. Önce kendini sonra da dünyayı. Gerisini ipleme tek bir gün bile…