“El alem ne der” diye diye ortadan ikiye bölündük, çatır çatır çatladık yeminle. Bütün düzenimizi, yaşam standartlarımızı, gezmelerimizi ve giyinmelerimizi sürekli “millete göre” sonuçlandırdık.
İnsanların en çok kıskandığı gelin ben olmalıyım dedi kızlarımız ve döktü üstüne simleri, taktı en taşlı gerdanlıkları, saçını da yaptı mı Muazzez Abacı gibi…
“Aman fazla takı takalım da sonra laf olmasın” dedi anne babalar.
Damat hep en iyisini, en kalitelisini yapmaya çalıştı ki; “Maşallah damadın eli de pek bol” desinler diye.
Ne kendi zevklerimizin farkına vardık, ne de buna imkan tanındı. Hep başkaları için, hep onların gözünü boyamaya odaklandık, odaklandırıldık.
“Kız kısmısı” diye bir ifade oluşmuş mesela. İşte hep milletin o kız kısmısına laf etmesini önlemek için çıkıyor bu anlamsız laflar.
Mesela ben; gram umrumda değil “millet ne der” halleri. Gelinliğimi de, eşimin damatlığını da, konseptimi ve nikah şekerimi de kimsenin anlamasını umursamayarak yaptım ve sonunda da en çok ben mutlu oldum.
Çünkü hayatımız boyunca; “Ayşe Teyze’nin kızı İpek” yada “Ahmet Beylerin oğlu İsmail” ve bunların yaptıkları övünç duyulası şeyler asla ve asla bitmeyecek.
Kime göre güzel, neye göre iyi olduğu ise tamamen tartışılır.
-Kızım, biraz hanımhanımcık giyin! (Hayatım boyunca anneannem tarafından pek çok kez duyduğum cümle öbeği…)
-Babası kılıklı bu. Huyu, tipi her şeyi aynı o! Erkek Fatma. Oysa ben seni kız doğurmuştum… ( Bu da bir anne serzenişti :))
Aslına bakınca gayet hatun gibi duruyorum da; sonuna -da geliyor işte. Milleti takmayan ruhum biraz erkek zekasına kayıyor bu hallerde. Banane be milletten! diyerek yapıştırıveriyorum lafımı.
Anne, anneanne ve teyzeler; ailenin tek kız çocuğunun da böyle gösterişten kilometrelerce uzak olmasına biraz karşı 🙂
Ne takı bilirim ona buna caka satmalık, ne övünürüm aldığım marka pabuçlarla. Evimde dünyanın en ünlü markalarından birinin çantasının olduğunu bile bir arkadışının demesiyle anlamış biriyim ben. (Bu arada o çanta hediyeydi. Anlamasam da 🙂 )
Size de komik gelmiyor mu Allah aşkına? Başkalarına hava atmak için yaşamak, başkalarının ne dediğiyle ilgilenmekten kendimizi keşfedemeyecek kadar sığlaşmak ve sonunda mutsuz olmak?
Anlamsız, gereksiz ve yorucu. Milletin her birini düşünmektense sadece kendini ve kendi renklerini keşfetsene…
Bırak el alem ne der tatavalarını. Hayatın içinde gizli saklı kalmış o kadar çok güzellik var ki; buna adayın kısa yaşantınızı. Sevin kendinizi akıllım sevin. Sevin ki; mutlu olun sonunda ve mutlu ölün…
Öperim hepinizi. Sevgiler 😉