Farklı Olduğun İçin Gurur Duy Dostum

Hiçbir yere ait olamama gibi bir problemin mi var? O halde Merhaba…

Merak etme sorunlu olan sen değilsin. Pek çok insandan farklı, ufak ve ince detayları görüp, onlara yoğunlaşıyor olman bir eksiklik değil asla. Sakın düşünme böyle.

Bir türlü sevemedin değil mi, komşu ve akraba gezilerindeki saçma muhabbetleri? Ya da iş yerindeki insanlar birbini çekiştirirken sen, olaya dahil olmak istesen de hep dışarıda kaldın ya da bırakıldın…

Anlıyorum. Yalnız değilsin….

Seninle aynı hayatın, farklı alanlarında; herkesin üzerine basıp geçtiği detayların savaşını veriyoruz. Mesela çayı içmeden önce kokluyor musun sen de? Peki ya ellerinle yaptığın bir yemeği öncesinde dakikalarca seyredip, bununla mutlu oluyor musun?

Annen gelip yanına, aile dedikodularını paylaştığı sırada sen; camdan baktığın kuşun ekmek savaşına mı takıyorsun zihnini ben gibi?…

Tekrardan merhaba dostum… Dünyanın en masum, en kusursuz canlısı sensin aslında. Tek bir emelin var: “mutlu kılmak”. Tam olarak bu yüzden yorgun ve hüzünlü olduğunun farkına dahi varamayacak kadar pembe bir dünyanın içerisine almışsın kendini.

Sen sadece bir bebek gülüşüyle taklalar atacak kadar keyifleniyorken, insanların çoğu maddi değerler peşinde sürükleniyorlar. Doğru olan adımları sen atıyorsun da, mutlu olan yine onlar gibi değil mi? Boşver, sıkma canını.

Bu dünyaya gelirken her birimiz bir kucak dolusu huy ve beceriyle geldik. Kimimiz saçıp o becerileri, yerini hırs ve öfkeyle değiştirdik; kimimiz de (sen ve ben gibi) sımsıkı sarıldık o kucak dolusu güzelliklere. Salak sayıldık, haksız yargılandık, kullanıldık çoğu kez. Bu hala da böyle devam ediyor.

Ama ne sen vazgeçebildin bu mutluluk savaşından, ne ben, ne de bir diğer pembe düşlü…

Müstahak oldu çoğu darbelerimiz. Ne diye seversin kendinden öte birilerini? Ne diye herkese yetmeye çalışırsın da, yetemediğin anda aldığın tepkilere üzersin canını?

Onlar da haklı aslında dostum. Kimse ilgilenmiyor artık çiçeğin kokusuyla, kedinin uykusuyla ya da suyun toprağa kavuşmasıyla. Belki de gerçekten salak olan bizizdir. Kim bilir?… Ama olsun. Buyuz biz. Değişmeyen, değişmeye kalksa dahi bir yerden sonra “bu ben değilim” diyerek isyan eden.

Sen asla kötü olamazsın. Uğradığı kötülüklerden usanmayan saf yüreğine anlatamazsın kalp kırmayı. Çabalama. “Bu” olmayı kabul et sen de. Bu olarak gülümse. Bir gün her şeyin düzeleceğine inandır kendini. Belki yalan, belki ütopya. Boşver. Kim girebilir ki düş filmine. Sev canım dostum. Kendini, hayatı, güzellikleri sev ve tüm karanlıklar içinde taşıdığın bu renklerin kirletilmesine sakın izin verme. Unutma; sen o renklerinle güzel, özel ve değerlisin…

Seni Seviyorum. Kimsen, neredeysen, hangi dalından tutuyorsan hayatın… Seni; rengin için, iyi niyetin için ve her şeyden önemlisi yüreğin için seviyorum…

Adın her neyse, statün hangi kattaysa değersiz. İyi ki varsın ve sen de tıpkı ben gibi iyi ki bu yoldasın…

 

2 Comments

  • Yanıtla Eylül 30, 2015

    rahimece

    ne güzel ne içten yazmışsın…şimdi bir dünya kelimeler dizesim vardı ama ne yazsam süssüz olacak,gerçi süslü kelimelerde de senin işin olmaz..bilirim…ben bu dünyanın yorduğu farklı sanılan insanlardanım…bizi güzel anlatan bu dosta sonsuz selamlar…sevgiler…hiç tanımadığın birinden bir kucak seni seviyorum bırakıyorum buraya bir damla gözyaşımla…

    • Yanıtla Eylül 30, 2015

      utopikkafa

      Çok duygulandım. Çok sevindim. Çok gülümsedim. Çok içerledim. Her biri. En güzel duyguları arka arkaya dizdim. İyi ki varsın. Kimsen ve neredeysen 🙂

Leave a Reply