Şekersiz acı bir kahve, karmaşık gündemin sıcak baskıları, içimi soğuturken kendime gelmemi sağlayan balkan rüzgarları ve işine yetişmeye çalışan insanlar…
Hayat hızlıca, sorgusuzca ve hadsizce akmaya devam ediyor. Yaşamak için para kazanma derdine düşmüş onlarca insan ve bu karmaşayı uzaktan seyreden ben…
Yaklaşık bir buçuk aydır kendimi yazıya, gözleme ve gezmeye verdim. Aralıksız çalıştığım yılların acısını çıkarırcasına seyrediyorum dünyayı. Her sabah kocamı işe uğurluyor, kedime mamasını veriyor ve evi havalandırıyorum.
İnsanlar akıyor önümden. Okula uyuklayarak, işe uyuklayarak gidiyorlar. Mutsuz çoğu. İşsizken mutsuzmuş da insan, çalışırken %40 daha fazla mutsuz olurmuş. Tadını çıkarıyorum çoğu kez bu yalnız kalışların. Bol bol dergi karıştırıyor, gündem kurcalıyor, kelimelerle boğuşuyorum.
Bugün yine pek bir karışık sabah haberleri. Bunalıyorum ve ceketimi alıp çıkıyorum. Dedim ya önce bir kahve, sonra rüzgar soğuğu ve kaçıp gitme hayalleri. Tüm bu rutini geçince anneanne pamukluğuna gitmeye karar veriyorum. Komşulardan konuşuruz biraz, sonra dedemi özleriz yine ağlayarak. O bana eski sandıktan hikayeler çıkarır, ben dinlerim öylece salya akıtarak.
Siyaset pek bi karışık bugün. Direnişler, gidişler, sevilmeyişler ve hazmedemeyişler kırk adım önde. Bugün ben kaçıyorum tüm bu gerçeklerden. Saat kaçta geri gelirim, kaçta hazır hissederim kendimi bilmiyorum. Şimdilik aradığım tek şeyin huzur olduğunu düşünüyorum ve pide kokan eve; anneanne yuvasına gidiyorum. Selametle…