Püsküllü elbiseleri, abartılı saç aksesuarları, inci kolyeleri ve çılgın dans figürleriyle 20’li yıllar denilince akla ilk gelen şey kuşkusuz ki; “Flapper Kızları” olmuştur.
Dans şovlarıyla pek çok film ve müzikalde tarzlarına yer verilip, günümüze kadar varlığını sürdüren Flapper Kızları’nın stilleri, dönem modasına da fazlasıyla yön vermiştir. Tüylü aksesuarlar, şapkalar ve rahatlığı ön plana çıkaran elbiselerle kadının değişimi ve kendini kanıtlamasının ilk adımlarını bu yıllarda görmekteyiz.
Sıradanlığını yıllar boyu sürdüren saç modelleri de, 1923 yılı itibariyle değişikliğe uğramış ve kıvrcık saçlar neredeyse tüm kadınların en az bir kere denediği bir model haline dönüşmüştür.
20’li yılların en büyük moda değişimi sadece saç modellerinde olmadı ve büyük bir cesaret gösteren kadınlar ilk defa bu yıllarda erkek gibi giyinmeye başlayarak, pantolonların cinsiyet ayrımı yapmadığını herkese kanıtladı.
“Pantolon kadınları özgürleştirir” sözleriyle yeni bir moda akımın öncüsü olan Coco Chanel, kadınları içlerinde zorlandıkları korselerden kurtardı ve giyinmeyi zulümden çıkarıp, zevk ve keyfe dönüştürdü.
Bir tarz yeniliği de günümüz modasının en vageçilmezleri arasında yer alan küçük siyah elbiselerdeydi. Her değişim ve tazelenmede olduğu gibi bu elbiseler de kadınların moda çerçevesine Coco Chanel tarafından getirilen bir yenilik, bütün kadınların klasik şıklık yarışlarında ilk tercihleri arasında yer aldı.
“Küçük siyah elbiseleri taparcasına sevin” diyerek, bu tarzda ne kadar iddialı ve geleceği gören bir yeteneğe sahip olduğunu kanıtlayan Chanel ve tasarımları 20’li yıllar kadının en vazgeçilmez moda ismi olmuştur.