90’larda Çocuk Olmak

90lar

Pokemon tutkunu olduysanız çocukluğunuzda, izlediyseniz Çılgın Bediş’i her bölümüyle, spor ayakkabılarınızdan ışıklar saçıldıysa attığınız adımlarda ve walkman en özel eşyanız olduysa hayatınızda siz de 90’larda çocuktunuz ve eskiyle yeni arasında kalan o kuşakta savruldunuz demektir.
walkman

Ne çok ilerideydi teknoloji o dönemde, ne de hiç yok gibi eksik. Aterimiz, walkmanimiz vardı ama hala kasetin içine kalem sokup bant düzeltirdik. Evimizde çamaşır makinesi olsa da, bulaşık makinesini zengin teyzelerin evinde öğrendik önce. Mesela arabalarımız hiç akülü olmadı bizim, Taş Devri’ndeki gibi ayaklarımızla sürdük hep. Soba da gördü bünyemiz, kalorifer de. Diyorum ya ne hiç yok gibi eksikti işleyişimiz, ne de tam anlamıyla var gibiydi her şey. Ortasında bir yerdeydik durumların.

hugom

Tolga Abimiz vardı mesela televizyonda. Sanki kuzenimiz, komşumuz, dayımız ya da gerçekten abimiz gibiydi. Hugo ve maceralarında asla pes etmemeyi öğrendi bizim neslimiz. Rekabeti; Pokemon ve taso oynayarak gördük. Pazarlık yaptık, aldık, verdik, kazandık tasolarla. Kimin fazlaysa pokemon tasosu, ona yanaşan arkadaşlarımızla keşfettik yalakalık ve insan satma kavramını. Sanal bebeklerimize bakıp, ebevyn olmanın aslında ne kadar büyük sorumluluk gerektirdiğini anladık. Acıktığında ağlayan bebeğimize dersi bırakıp mama verdik ve üzüldük hasta olduğunda. En büyük yaramazlığımız her tarafı bembeyaz yapan böcek ilaçlama kamyonu arkasından koşup, kaybolmaktı beyazlar arasında ve sonra azar işitmekti anneden.

Çok dolu, çok sınırda, çok karmaşık, çok net… Bir değişik dönemdi bu 90’lar. İyi de vardı içinde, kötü de. Pop müzik girdi hayatımıza o dönemde ve pembe dizilere ağlayan onlarca kadın toplandı evimizde ellerinde tığ ve dantelle.

Sabah çizgi film, öğlen çizgi film, akşam çizgi film… Bu televizyoncular öncelikle çocukları düşünüyordu bizim küçüklüğümüzde. Ne mahrem bildik dizilerde, ne bela okundu şarkı sözlerinde. Şimdiye göre fazla edepli büyüdük yine de. Bir tek Tarkan’ın renkli pantolonu vardı göz zevkimizi bozan; bir de telefon kabloları konuşurken karışan ve yamulan. Geri kalan her şey güne kıyasla fazla güzel ve özeldi aslında.

yessÖdevlerimizi ansiklopediden araştırıp, renkli kalemlerle çizerdik gözdeki retinayı. Hangimiz neye yetenekli, hangi dala yatkın tek tek ortaya çıkardı bu durumlarda. Şimdiye kıyasla fazla emektardık okul hayatımızda.
Bugünle dün gibi yakın değil artık 90’larla aradaki fark. Gayet uzak, gayet uçurum var. Teknolojiyle beraber büyüyen ve gelişen çocuklarız biz. Sadece paint için kullandığımız bilgisayarlarımızı, 2000 senesine girdiğimiz yılbaşı akşamında patlar korkusuyla kapatıp, dualar edecek kadar da cahildik bu konuda.

Şimdi büyüdük hepimiz. Çoğumuz teknolojinin son seviyesine hakim ve belki de ekmeğini buradan çıkaran mesleklere sahibiz. Öncesinde mi olmak isterdin senelerin, yoksa şimdi mi deseler; ben memnunum 90’lar çocuğu olduğum için derim ve yine başlarım günlerce beklediğim fotoğraflarımın arkasına yazdığım tarihlere dalmaya.

Özeliz biz. Ne eksiğiz herkesten, ne fazla. Kıvamında yaşadık tüm günlerimizi. Çocuktuk, oynadık; ergendik bağırdık ama hep yaşımızda, hep olması gerektiği gibi davrandık. Şimdi size bunları teknoloji çağının en yüce buluşlarından biri olan bilgisayarımdan ve yine teknolojinin son iletişim kaynağı olan web sayfamdan yazıyorum belki ama yine de kaybolmadı ruhumdan o biçimsiz dönemin karmaşası.

Ben yine biraz bilen ama asla çok bilmeyen, her gün gören ama eksik gören, hep kullanan ama öteye gidemeyen 90’lar çocuğuyum. Güne ayak uydurmaya çalışırken çocukluğunu kaybetmemeye çalışan bir çocuk…

Be first to comment