Ve ben geldim!

Bak ya! Uzun soluklu bir suskunluk yaşamışım. Varmamış elim klavye tuşlarına. Küsmemişim de yoğunluktan fırsat bulup araya sıkıştıramamışım anıları.

Kızdım kendime. Burası, kendimi en en en iyi hissettiğim yer oysa ki. Tek başıma yazıyor gibi değil de, yüzlerce dost ile konuşup dertleşiyor gibiyim burada. 

Özrüm olsun. Affınızı da beklerim.

Bir yoğunum ki bu aralar sorma. Ev taşıdım mesela. Aman ne tatlı bir telaş o öyle. Şehirden kaçışı ucundan kıyısından yakaladık sanki.

Bahçeşehir’de, bahçeli bir evde, bahçe katının en güzel köşesini oturma alanı yaparak başladık bu serüvene.

Her sabah kuş ve horoz sesiyle uyanıyorum. He bu arada baya site benimkisi ama etrafı köy işte 🙂

Değişik oldu ama pek bir iyi oldu sanki. Alışamam dediğim her şeyine ilk haftadan alıştım bile. Keyifler tıkır yani.

Diğer yandan ise iş güç pek bir sardı etrafımı. Bunaltıcı bir hal almasına ramak kala dönüyorum hep son  bir çıkış bulup. E hayırlısı.

Belli başlı kararlar verdim bir de. Elimi, kolumu, yüreğimi iyilik ve insanlığa adamaya adım atarak başladım mesela. Kutu Kutu Pense projemizi biliyorsun. Biz çok büyüdük bu kısa zamanda.

İnanılmaz güzel şeyler sıkıştırdık. Çocukları güldürmek bu hayatta beni mutlu eden en kıymetli şeylerden birisi. Ve hepsi sizin sayenizde oldu. Buradan da minnet dolu sarılıyorum hepinize.

Sonra kitaplara sardım bir de. Öyle çok küstürmüşüm ki kendimi onlara. 1 haftada 3 tane okuyarak affettirebildim kendimi. 🙂

Sonunda bir düzene girdi o da. Kişisel gelişim ve psikoloji kitapları listemde ilk sırada. Çocukluğumdan beri pek sevdim böyle şeyleri. Bir keresinde 13 yaşındayken aileme, psikologa gitmek istediğimi söylediğimde; “Deli misin?” sorusunu ciddi ciddi duyunca vazgeçtim bir dönem. Sonra yine Üstün Dökmen programları izlerken ve Doğan Cüceloğlu söyleşilerine giderken buldum kendimi. 🙂

Öyle işte. Bu zaman sürecinde neler oldu demezsin de ben anlatayım dedim. Sağlıcakla kal. İyi bak kendine…

 

Be first to comment