Hayata Meydan Okuyorum

Soruyorum.

Ben bu aralar kendime hep soruyorum.

Neden topraktan bu kadar uzağız diye soruyorum önce.

Sonra dayanamıyor yine soruyorum. Tüm gün tek bir masanın başında, camsız bir plazada çalışırken ne kadar mantıklı davranıyorum diye.

Kızıyorum sonrasında.

Şiddetle kınıyorum kendimi.

Etrafımda benim gibi düşünenleri gördükçe daha da artıyor öfkem bu hayata.

Düzensiz bir düzen içerisinde, beni bu düzensizliğe sürüklemeye çalışanlara ve en çok da bu hale geldiğim ya da gelmeye devam ettiğim için kendime kin besliyorum.

Çırılçıplak, kusursuzca, duygusuzca ve sadece güdülerle geldiğim bu dünyada ne ara böylesine büyüdüm diyorum. Büyümek? Bahsettiğim büyümek, bu denli kabarık hislerle yaşamayı öğrenmek.

Hırs, rekabet, kavga ve daha pek çok “çalışma hayatı” getirilerine ne ara bu kadar kapıldım bilmiyorum.

Kaçmaya başladım bu aralar. Ağaca, suya, buluta daha sık bakar oldum. Kendimi sanki daha bi’ seviyorum son zamanlarda.

Aslında önceden sevmiyormuşum galibaları sarıyor etrafımı.

Bulunduğum alanlarda gizli bir fanus içerisindeyim bu aralar. Kimseyi almıyorum sahama. Çizgimden öteye bulaştırmıyorum.

Kızıyorlar. Kızsınlar da.

Ben bu hayatı kabul etmiyorum.

Canımı sıkanlara meydan okumaya hazırım. Ve çoğalmaya tabiatla. Ve elini tutmaya sevdiklerimin. Ve beni sevenleri anlamaya. Kafamı bozanlardan uzak durmaya ant içiyorum sonunda. Bu kim olursa…

Beni topraktan ve benliğimden uzaklaştıracak herkesi kovuyorum hayatımdan.

Yavaş yavaş, emin adımlarla.

Duaya, aşka, tabiata ve suya inanarak ben bu hayatı değiştiriyorum…

 

 

 

Be first to comment