Düğümlü sözlerim. Binlerce cümle yazıp siliyorum.
Kilitli boğazım. Canımın tam içinde bir acı, midemde durmayan bir ağrı ve her dakika gözümün önüne gelen senaryo…
Ağlıyorum. Elimden sadece ağlamak geldiği için daha da nefret duyuyorum düzene.
Korkmuyorum ölmekten. Ama düşününce ailemi, aklıma getirince eşimi kahroluyorum.
Ben de ölebilirim bir gün vahşice. Kafama bir demir, cayır cayır yakılan bir beden ile 3. sayfa haberi olabilirim. Binlerce kadın gibi, Özgecan gibi. Ne ilk olurum ne de son…
ve sonra düştüğü yeri yakar ateşim…
Söylesene! Hangi din bu hakkı sunar sana?
Hoş, suç sadece kadındaydı değil mi? Ben de ölsem diyeceksin ardımdan: ” başı açıktı” “ruju varmış hem de kırmızı” “hem evli barklı kadın, otursaymış evinde” …
Miden bulanıyor değil mi; arkandan böyle söylendiğini düşününce. Haklı bile çıkarılır katillerim. Ölmüş bedenim üzerinden atıp tutar herkes. Ve bittiğinde her şey tek bir acı kalır geride. Ailem ve eşim…
Bitmedi bunlar. Bitmeyecek de. Seni, beni, hepimizi yakacaklar belki. Sonra yine aynı terane.
Bu ülkede kadın olduğun sürece ölüme bin adım daha yakın olduğunu unutma dostum.
Ve sen; oğluna kadına saygıyı öğretemeyen anne! Bir gün 3. sayfa haberi olmaman en büyük duam. Ancak; kadınları kapı arkasından gözetleyip, hakkına girmeyi bırakmadığın sürece ben de, sen de bin kat daha yakınız ölüme…