Resim Gibi; Kusursuz Gibi

Yoksa siz de benim gibi Abant – Sapanca ve Maşukiye’yi geç farkedenlerden misiniz?

Ah Sapanca; ah Şelale Restaurant…

Çalıştığım şirket ve pek sevgili firma sahibi müşterilerimizin geçtiği enfes bir kıyak sayesinde hafta sonu, günübirlik bir turun içerisine attım kendimi. Hastalıktan gözümü açamayacak kadar berbat bir halde olmama rağmen sanırım dünyanın en güzel doğasında, en derin oksijenini soludum.

Abant Gölü’nü karşınıza alıp, mangalda sucuk ekmek yemenin nasıl bir zevk olduğunu anlatmamalıyım bence. Hele hele Sapanca Gölü üzerinde sadece 10 TL’ye yunusa binip, huzura ermenin tadından hiç bahsetmiyorum. Şelale Restaurant’ın sular içerisindeki masalarında yediğim ala balık mı? Yok yok bunları anlatamam asla.

Sadece diyeceğim şu ki; burası tek kelimeyle “ha-ri-ka”…

İşin en gıcık kısmı da; gün bitiminde sizi gecenin 11’inde dahi sinir bozucu bir trafikle karşılayan İstanbul karmaşasına dönmek zorunda kalmanız.

Hayır anlayamıyorum biz mi akıllıyız, yoksa bu hayatı reddedip gökyüzü ve yeşile doymayı tercih edenler mi?

şelale

Sanırım aklından zoru olanlar; bütün bu yorgun ve çarpık hayatı tercih eden bizleriz. Burada ne bulutlar belirgin, ne de ağaçlar yaşatılıyor ne de oksijen var.

Her yerde bir kirlilik… Sokaklar çöp, insanlar gürültülü ve en tahammülsüz olanı da suratların hepsi asık… Mutsuzuz kısaca. Tek derdimiz işe 5 dk daha geç gidersek herkesin ortasında yiyeceğimiz azardan kendimizi kurtarmak ve maaşın büyük kısmını faturalara harcamak.

Çok sıkıcı oldun be İstanbul…

Abant’ta koskoca konak fiyatına, bizim buralarda 2+1 daire vermiyorlar adama. Aldığın kötü hava ve yaşadığın stres de cabası. Yok yok biz kesin aklımızı yitirmişiz. Bile bile lades deyip; görmezden gelmişiz böylesine yüce tabiat gerçeklerini.

Ruhum buraya, bu kalabalıklık ve curcunaya ait değil derken meğer bunlardan bahsediyormuşum bilmeden. Değil işte… Kalbim tek bir gün dahi hızlı atmıyor otobüse binince. Zevk almıyorum kalabalık kafelerden ve gün görmemiş o karanlık gece klüplerinden.

abantİçimde bir yerlerde gereksiz bir doğa düşkünü canlı yatıyor ve böylesine yeşili, maviyi bir arada görünce coşuyor da coşuyor.

Abant diyorum, Sapanca ve enfes yer Maşukiye…

Gitme imkanı bulamadıysanız lütfen ama lütfen gidin. Bir gün dahi olsa gerçek oksijenin, doğal güzelliğin nasıl bir şey olduğunu hissedin.

Sevin arkadaşım doğayı. Yaratılan en güzel şeylerin başını çekiyor bu ağaçlar. Bi’ durun, bi’ şükredin ve yeşili, tabiatı, oksijeni sevin…

Be first to comment